Yaşam

109. Yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı’nın En Kritik Dört Cephesi

Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand’ın 28 Temmuz 1914’te Saraybosna’da öldürülmesinin ardından başlayan Birinci Dünya Savaşı, 4 yıl 3 ay sürdü. 10 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği tahmin edilen büyük savaş sonucunda dünya dengelerini derinden etkileyen çok önemli sonuçlar ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın istikrarını değiştiren en değerli dört cephesini sizler için derledik.

Batı Cephesi savaşın ana üssüydü. Almanya’nın Fransa, Belçika ve Hollanda’ya kara harekatı yaptığı bu cephede dört yıl boyunca çatışmalar devam etti.

Batı Cephesinde Almanya, ‘Yıldırım Taktiği’ adı verilen bir yöntemle Fransa’yı teslim olmaya zorlamak istedi. Paris’e 70 km kadar yaklaşan Alman birlikleri bu noktada sert bir direnişle karşılaştı ve durmak zorunda kaldı. Bu andan itibaren Batı Cephesinde işler tersine dönmeye başladı. Temmuz 1917’de başlayan İngiliz harekatında 250 binden fazla asker hayatını kaybetmiş, ancak bu kez Almanlar sert bir direniş göstererek hayatta kalmayı başarmıştır. Batı Cephesinde kesin bir sonuç alınamasa da savaşın genel gidişatı nedeniyle Almanya ateşkes görüşmelerine başlamak zorunda kaldı.

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki en büyük başarılarından biri hiç şüphesiz Gelibolu Yarımadası’nda gerçekleşti.

B İngiliz İmparatorluğu ve Fransa liderliğindeki çok büyük bir donanma Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlı başkenti İstanbul’u işgal etmek istedi. Osmanlı Ordusu büyük bir direniş göstermiş ve bu geçişe izin vermemiştir. Pes etmeyen müttefikler bu kez yarımadaya çıkarak savaşı kazanmaya çalıştılar. Yani Avustralya’dan Yeni Zelanda’ya; Kanada’dan İrlanda’ya, Senegal’den Hindistan’a İngiliz ve Fransız hakimiyetinden onbinlerce askeri Çanakkale’ye getirdiler. Yaklaşık bir yıl süren kanlı muharebeler sonunda Türk direnişi kırılamadı.

Çanakkale Savaşı sırasında Anafartalar Küme Komutanı olarak görev yapan Yarbay Mustafa Kemal, savaş sırasında albaylığa, savaştan sonra orgeneralliğe terfi etti.

Albay Mustafa Kemal’in askerleri, ‘Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. “Biz ölünceye kadar geçecek süre içinde yerimize başka askerler gelebilir” sözü bu savaşın Osmanlı Devleti için ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor. Bu savaşta büyük takdir toplayan Albay Mustafa Kemal, daha sonra Türk Kurtuluş Savaşı’nın liderliğini üstlendi ve 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri oldu.

İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçemeyeceklerini anlayınca 1916 yılı başında bölgeden çekildiler. Bu savaşın dünya tarihini doğrudan etkileyen sonuçları olmuştur.

1915’te İtilaf Devletleri’nin İstanbul’a girememesi savaşın ömrünü 2 yıl uzattı. Müttefiklerinden yardım alamayan Çarlık Rusya’sında bir devrim gerçekleşti. Bolşevikler iktidara geldi. Gelibolu’daki Türk direnişinden etkilenen Avustralya ve Yeni Zelanda’da bağımsızlık yanlısı görüşler oluşmaya başladı. Osmanlı Devleti’nin bu başarısına rağmen 1918 yılında imzalanan Mütareke sonucunda İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi başardılar. Ancak Çanakkale direnişi 5 yıl sonra başlayacak olan Türk Kurtuluş Savaşı’na ilham kaynağı oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nın bir diğer değerli cephesi de Güney’de yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap Yarımadası çevresinde, Suriye ve Irak çevresinde şiddetli çatışmalar yaşandı.

Bölgedeki Müslüman yerli halkın savaş boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında savaşması bekleniyordu. Ancak Arap milliyetçiliğinin bu bölgede tetiklediği hareketler ve İngiliz imparatorluğunun bölgeye uyguladığı politikalar sayesinde birçok Arap kanaat önderi İngilizlerin yanında yer aldı. Bu tavır bölgeyi savunmaya çalışan Osmanlı Ordusunu zor durumda bıraktı. Buna rağmen İngilizlere karşı hem Süveyş Kanalı’nda hem de Suriye’de önemli başarılar elde eden Osmanlı Ordusu, savaşın sonlarına doğru bölgeden çekilmek zorunda kaldı.

Güney Cephesi’nde yaşanan olaylar, özellikle Türk milleti içinde değerli kırılmalara yol açtı. Bölgeyi korumak için savaşan Osmanlı askerleri, kendi vatandaşları olan yerel Arap halkından bekledikleri desteği alamayınca manevi bir ayrışma yaşadılar.

Türkiye’de bugün bile var olan bazı yargıların kaynağının Birinci Dünya Savaşı’nda Güney Cephesi’nde savaşan askerlerin anlatıları olduğu belirtilmektedir. Ancak bu savaşlar sonucunda tüm İslam aleminin lideri olan Halifenin eski etkinlik ve kudretinde olmadığı ortaya çıktı. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet olarak kurulması ve bu doğrultuda ilerlemesi de bu parçalanma süreciyle ilişkilendirilmektedir.

Birinci Dünya Savaşı’nın kilit cephelerinden biri Kafkas Cephesi idi. Osmanlı Devleti ile Rusya İmparatorluğu bu cephede karşı karşıya gelmiş, yakın tarihi ve hatta bugünü yakından ilgilendiren olaylar yaşanmıştır.

Kars ve Ardahan üzerinden Doğu Anadolu’ya giren bu bölgeleri işgal eden Rus Ordusu ilerlemesini sürdürdü. Bu bölgeye yerleşen Osmanlı Ermenileri arasında Rus ordusunu destekleyen kümeler de bulunmaktaydı. Bunun üzerine 1915 yılında Tehcir kararı alınmış ve bölgede yaşayan Ermenilerin Halep bölgesine göç ettirilmesine karar verilmiştir. Bugün bile tartışılan bu olaylar sonucunda bölgenin demografik yapısı değişmiştir.

Kafkas Cephesi’ndeki savaş, Rusya’daki devrimin ardından sona erdi. İşgal ettikleri bölgelerden çekilen Rusya’da iktidara gelen Bolşevikler, takip eden dönemde Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni desteklediler.

Birinci Dünya Savaşı’nın “sonsuz savaş” olduğu ve siyasi olarak İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam ettiği söylenir. Bunun en değerli nedeni ise bu savaş sonunda imzalanan Antlaşmalardır.

Alman İmparatorluğu ile Versay Antlaşması ve Osmanlı İmparatorluğu ile Sevr Antlaşması. Bu antlaşmalar, Türk ve Alman milletlerini ekonomik ve siyasi olarak kontrol altına alan sözleşmelerdi. Bunun sonucunda Türk Milleti Sevr Antlaşmasını tanımayarak Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında birleşerek Milli Mücadele’ye girişmiş ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Almanya’da Versailles’ın yarattığı travmalar ülkede bir kin ve öfke ortamı yarattı. Bir kusur arayan Almanlar, aralarında hainlerin olduğu sonucuna vardılar. Bu görüşlerle iktidara gelen Adolf Hitler karakteri dünyayı ikinci büyük savaşın içine sürüklemiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu